MALZEMELER
1 adet kuzu budu (yağsız ve sinirsiz)1 adet soğan100 gr yoğurtyeterli miktarda lavaş ekmeği4 adet domates6-7 adet yeşilbiber1 çay kaşığı tuz1 çay kaşığı karabiber
HAZIRLANIŞI
Kuzu budundan, parmak kalınlığında yapraklar kesin. Yoğurt, karabiber, tuz ve yemeklik doğranmış soğanı karıştırın ve etleri hazırlamış olduğunuz bu terbiyede 24 saat bekletin. Bir günün sonunda, yaprak halindeki etleri, kebabın özelliği olan şişe takın ve yatık haldeyken ateşte çevire çevire kızartın. Pişen kısımlarından aynı dönerde olduğu gibi ince parçalar keserek, çağ kebabına mahsus küçük şişlere takarak, yanında yine ateşte pişmiş, domates, biber, kuru soğan ve lavaş ekmeği ile servis yapın.
28 Haziran 2008 Cumartesi
Erzurum Ketesi
Malzemeler-İçindekiler
5 su bardağı un1 çay kaşığı kuru maya1 su bardağı ılık süt150 gr margarin1 yumurta1 tatlı kaşığı şekertuzPişirme Talimatları -
Hazırlanışı
Unun yarım su bardağını ayırıp bir kaba koyun. Tuzunu ekleyin. Ortasına havuz açın. Mayayı sütle ezip unun ortasına döküp mayalanmaya bırakın. Margarini eritip 3 çorba kaşığını ayırın. Birazıyla da tepsiyi yağlayın. Kalan süt ve yağı una ilave edin ve yumuşak bir hamur elde edin. 1 saat kadar mayalanmaya bırakın. Bu arada ayırdığınız yağ ve unu bir tencerede kavurun. Hamurdan cevizden büyük parçalar alın. İçini açın ve kavurduğunuz unda koyup yuvarlayarak kapatın. Tepsiye koyun. Üzerine yumurta sarısı sürüp çatalla delikler ve süsler yapın. Üzerleri kızarana kadar fırınlayın.
5 su bardağı un1 çay kaşığı kuru maya1 su bardağı ılık süt150 gr margarin1 yumurta1 tatlı kaşığı şekertuzPişirme Talimatları -
Hazırlanışı
Unun yarım su bardağını ayırıp bir kaba koyun. Tuzunu ekleyin. Ortasına havuz açın. Mayayı sütle ezip unun ortasına döküp mayalanmaya bırakın. Margarini eritip 3 çorba kaşığını ayırın. Birazıyla da tepsiyi yağlayın. Kalan süt ve yağı una ilave edin ve yumuşak bir hamur elde edin. 1 saat kadar mayalanmaya bırakın. Bu arada ayırdığınız yağ ve unu bir tencerede kavurun. Hamurdan cevizden büyük parçalar alın. İçini açın ve kavurduğunuz unda koyup yuvarlayarak kapatın. Tepsiye koyun. Üzerine yumurta sarısı sürüp çatalla delikler ve süsler yapın. Üzerleri kızarana kadar fırınlayın.
Etiketler:
yöresel yemekler
Cilt lekelerini gidermek için maskeler
Ciltteki Lekeleri ve Çilleri Gidermeye Yardımcı Maddeler Yulaf Ezmesi Yoğurt Çilek Çay Ağacı Yağı Asilbent Tentürü (Benzoin) Cildi Beyazlatmak İçin Doğal Krem Bir adet misket limonunu sıkarak suyunu çıkarın ve içine iki çorba kaşığı bal ile 60 gram sade yoğurt ekleyip iyice karıştırın. Hazırladığınız karışımı lekeli bölgelere nazik bir şekilde masaj yaparak yedirin. Yarım saat bekledikten sonra teninizi bol ılık su ile durulayın. Bu karışımı haftada bir kez uygulamak yaşlanmış ciltte oluşan lekelenmeleri veya güneşin zararlı ışınlarından dolayı göğüs bölgesinde oluşan lekeleri gidermek için kullanabilirsiniz.
* 1 misket limonunun suyunu, 2 çorba kaşığı balı ve 60gr. sade yoğurdukarıştırın. Her bir noktaya hassas şekilde masaj yaparak uygulayın. Ancak masajı hafifçe ve tahriiş etmeden yapmaya dikkat edin. Bu karışımı haftada ya da 2 haftada bir kez uygulayabilirsiniz.
Cildi Beyazlatmak ve Lekeleri Gidermek İçin Pirinç SuyuBir çay bardağı pirinci iki çay bardağı suyun içinde en az 3-4 saat bekletin ve suyunu süzün. Bu su ile cildinizi güzelce silin. Günde bir defa bu pirinç suyu ile cildinizi silerseniz on gün içinde cildinizin berraklaştığını, renginin açıldığını göreceksiniz. Not: Bir seferde hazırladığınız pirinç suyunu iki gün kullanabilirsiniz.
Yüzü Nemlendirerek Güzellik Ve Canlılık Sağlayan Naneli Maske
Üç avuç nane yaprağının üzerine kaynar su dökülerek bir gün beklenir. Bir gün sonra süzülen iki fincan nane suyuna bir çay kaşığı menekşe yağı, bir çorba kaşığı kaymak ve bal ilâve edilir. Hazırlanan karışıma mısır unu ilâve edilerek krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Yüzü nemlendirerek ona güzellik ve canlılık sağlayan naneli maske, aynı zamanda koruyucu olarak ta ellere ve diğer uzuvlara tatbik edilir. Hazırlanan bu güzellik kremi şampuan olarak kullanıldığında da saçlara ayrı bir canlılık verir.
NOT: Cilde uygulanan yüz maskelerinin pek çoğu 15 ila 20 dakika uygulanır ve sıcak su ile yıkanıp uzaklaştırılıp . ardından soğuk su ile durulanır. Maskeyi göz alanlarına uygulamayın. Her hangi bir maskeyi kullanmadan önce yüzünüz yıkanmalı veya krem ile temizlenmelidir.
Sivilceler Ve Gözenekler İçin Akburçak Maskesi
Akburçak taneleri dövülerek un haline getirilir. Elde edilen un damıtılmış su ile yoğrulur. Yumurta sarısına, yarım fincan zeytinyağı ve iki . kaşık bal ilâve edilerek çırpılır. Çırpılan karışım burçak hamuru ile karıştırılarak krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Elde edilen krem, yüzdeki gözenekleri beslemede maske yapılarak yüz kısmına uygulanır. Bu kremin devamlı kullanılması halinde, yüzdeki sivilceleri gidermekte de etkin yararlar sağlar.
* 1 misket limonunun suyunu, 2 çorba kaşığı balı ve 60gr. sade yoğurdukarıştırın. Her bir noktaya hassas şekilde masaj yaparak uygulayın. Ancak masajı hafifçe ve tahriiş etmeden yapmaya dikkat edin. Bu karışımı haftada ya da 2 haftada bir kez uygulayabilirsiniz.
Cildi Beyazlatmak ve Lekeleri Gidermek İçin Pirinç SuyuBir çay bardağı pirinci iki çay bardağı suyun içinde en az 3-4 saat bekletin ve suyunu süzün. Bu su ile cildinizi güzelce silin. Günde bir defa bu pirinç suyu ile cildinizi silerseniz on gün içinde cildinizin berraklaştığını, renginin açıldığını göreceksiniz. Not: Bir seferde hazırladığınız pirinç suyunu iki gün kullanabilirsiniz.
Yüzü Nemlendirerek Güzellik Ve Canlılık Sağlayan Naneli Maske
Üç avuç nane yaprağının üzerine kaynar su dökülerek bir gün beklenir. Bir gün sonra süzülen iki fincan nane suyuna bir çay kaşığı menekşe yağı, bir çorba kaşığı kaymak ve bal ilâve edilir. Hazırlanan karışıma mısır unu ilâve edilerek krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Yüzü nemlendirerek ona güzellik ve canlılık sağlayan naneli maske, aynı zamanda koruyucu olarak ta ellere ve diğer uzuvlara tatbik edilir. Hazırlanan bu güzellik kremi şampuan olarak kullanıldığında da saçlara ayrı bir canlılık verir.
NOT: Cilde uygulanan yüz maskelerinin pek çoğu 15 ila 20 dakika uygulanır ve sıcak su ile yıkanıp uzaklaştırılıp . ardından soğuk su ile durulanır. Maskeyi göz alanlarına uygulamayın. Her hangi bir maskeyi kullanmadan önce yüzünüz yıkanmalı veya krem ile temizlenmelidir.
Sivilceler Ve Gözenekler İçin Akburçak Maskesi
Akburçak taneleri dövülerek un haline getirilir. Elde edilen un damıtılmış su ile yoğrulur. Yumurta sarısına, yarım fincan zeytinyağı ve iki . kaşık bal ilâve edilerek çırpılır. Çırpılan karışım burçak hamuru ile karıştırılarak krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Elde edilen krem, yüzdeki gözenekleri beslemede maske yapılarak yüz kısmına uygulanır. Bu kremin devamlı kullanılması halinde, yüzdeki sivilceleri gidermekte de etkin yararlar sağlar.
Etiketler:
cilt lekeleri
Koltuk altı terlemesine çözüm
Koltuk altı terlemeleri, birçok insanı zor durumda bırakan bir sorun. Sorununçözümü için uygulanan bazı yöntemlerse geçici ve sürekli tekrar isteyenyöntemler. Bir süre Almanya'da katıldığı bir konferansta bu sorunakalıcı çözüm için çalışmalarda bulunan Profesör Erol Kışlaoğlu, sorunukökten çözecek bir yöntemin artık uygulanabildiğini belirtiyor. Prof.Erol Kışlaoğlu, bu tekniğin, lokal anestezi altında yarım saat içinde,hatta bir öğle tatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntem olup,esas olarak özel bir liposuction aleti ile koltuk altındaki terbezlerinin alınmasına dayandığını belirtiyor.
Operasyon lokal anestezi ile yapıldığı için hastanın aynı gün işine dönmesi sağlanıyor.Prof.Erol Kışlaoğlu, koltuk altı bölgesinin kola giden ana damar vesinirlerin bulunduğu bir bölge olduğu için bu operasyonun mutlakaplastik cerrahi uzmanı ve bu konuda ayrıca eğitim görmüş uzmanlartarafından yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Bu işlemin,bir liposuction olmadığını ve normal liposuction aletleriyleyapılamayacağını da belirten Prof. Kışlaoğlu, bu işlem için özel olaraktasarlanmış liposuction aletlerinin kullanılması gerektiğini ifade ediyor.
Yöntem, uygun şekilde yapıldığı taktirde sonuç kalıcı ve ömür boyu oluyor.Dahaönceleri koltuk altı ve vücudun diğer yerlerindeki terlemeleri gidermekiçin uygulanan yöntemler 6 ayda bir tekrarlanması gerekiyordu.Yçntem, ehliyetsiz kişilerce yapılması halinde damar ve sinirlerin hasar görmesine yol açabiliyor.
MERAK EDİLEN SORULAR:
- Koltuk altındaki ter bezlerini nasıl emiyorsunuz?İşlem hem emen hemde kazıyan özel bir liposuction aleti ile yapılıyor.
- İşlem anestezi altında mı yapılıyor?Buyeni teknik lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğletatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Hasta dilersegenel anestezi ile de uygulanabilir.- Bütün ter bezleri alınıyor mu?Amaç aşırı terlemeyi engellemek olduğu için tamamını almıyor bir miktar bırakıyoruz.
- Operasyondan sonra kişi koltuk altından hiç mi terlemiyor?Çok az terler, aşırı terleme ortadan kalkar.- Kalıcı bir işlem mi? Tekrarlanması gerekiyor mu?Kalıcı bir işlemdir.Tekrarı gerekmez, fakat bazı durumlarda ilk operasyon yeterli gelmezse ikinci uygulanır.
- Ter bezlerinin alınması ileride soruna yol açmaz mı?Hiçbir soruna yol açmaz, çünkü tamamı alınmıyor yalnızca aşırı terleme engelleniyor.- Kaç yaşın üstündekilere yapıyorsunuz?16 yaşından itibaren herkese uygulanabilir.- Kimlere yapılamaz?Her kese uygulanabilir.
Operasyon lokal anestezi ile yapıldığı için hastanın aynı gün işine dönmesi sağlanıyor.Prof.Erol Kışlaoğlu, koltuk altı bölgesinin kola giden ana damar vesinirlerin bulunduğu bir bölge olduğu için bu operasyonun mutlakaplastik cerrahi uzmanı ve bu konuda ayrıca eğitim görmüş uzmanlartarafından yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Bu işlemin,bir liposuction olmadığını ve normal liposuction aletleriyleyapılamayacağını da belirten Prof. Kışlaoğlu, bu işlem için özel olaraktasarlanmış liposuction aletlerinin kullanılması gerektiğini ifade ediyor.
Yöntem, uygun şekilde yapıldığı taktirde sonuç kalıcı ve ömür boyu oluyor.Dahaönceleri koltuk altı ve vücudun diğer yerlerindeki terlemeleri gidermekiçin uygulanan yöntemler 6 ayda bir tekrarlanması gerekiyordu.Yçntem, ehliyetsiz kişilerce yapılması halinde damar ve sinirlerin hasar görmesine yol açabiliyor.
MERAK EDİLEN SORULAR:
- Koltuk altındaki ter bezlerini nasıl emiyorsunuz?İşlem hem emen hemde kazıyan özel bir liposuction aleti ile yapılıyor.
- İşlem anestezi altında mı yapılıyor?Buyeni teknik lokal anestezi altında yarım saat içinde, hatta bir öğletatilinde bile kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Hasta dilersegenel anestezi ile de uygulanabilir.- Bütün ter bezleri alınıyor mu?Amaç aşırı terlemeyi engellemek olduğu için tamamını almıyor bir miktar bırakıyoruz.
- Operasyondan sonra kişi koltuk altından hiç mi terlemiyor?Çok az terler, aşırı terleme ortadan kalkar.- Kalıcı bir işlem mi? Tekrarlanması gerekiyor mu?Kalıcı bir işlemdir.Tekrarı gerekmez, fakat bazı durumlarda ilk operasyon yeterli gelmezse ikinci uygulanır.
- Ter bezlerinin alınması ileride soruna yol açmaz mı?Hiçbir soruna yol açmaz, çünkü tamamı alınmıyor yalnızca aşırı terleme engelleniyor.- Kaç yaşın üstündekilere yapıyorsunuz?16 yaşından itibaren herkese uygulanabilir.- Kimlere yapılamaz?Her kese uygulanabilir.
Etiketler:
koltuk altı,
terleme
tüp bebek tedavisi nasıl yapılır
Yukarıda bahsedilen üremeye yardımcı tedavi yöntemleri, yumurtanın döllenme şekline, spermin elde ediliş yoluna, hücrelerin rahim içine verilişine göre farklılıklar göstermektedir. Hepsinde ortak özellik yumurtanın geliştirilmesi ve toplanması safhalarının aynı olmasıdır.
Üremeye yardımcı tedaviler 4 basamakta uygulanan bir süreçtir:
Yumurtalıkların ilaçlarla uyarılması ve yumurta geliştirilmesi
Yumurta toplanması
Sperm ile yumurtanın döllenmesi, yani embryo oluşması
Embriyo transferi
Yumurta gelişiminin sağlanması:
Hastaların gebelik şanslarını artırmak için kendiliklerinden geliştirecekleri bir adet yumurtayı kullanmaktansa, hem yumurta sayısını arttıran hem de folliküllerin yumurta toplanma işlemine kadar çatlamadan beklemesini sağlayan ilaçlarla yumurtalıkların kontrollü olarak uyarılması ilk tercih edilen yöntemdir. (Folliküller yumurtalıklarda gelişen ve yumurtaları barındıran içi sıvı dolu keseciklerdir.)
İlaçla tedavi sırasında, yumurtalıkların verdiği cevabın görülmesi ve yan etkilerden korunmak için hastaların dikkatli takibi gerekmektedir. Bu amaçla adet kanamasının 2. gününden, en geç 3. gününden başlayarak düzenli aralarla yapılan ultrason takipleriyle, yumurtalıklarda oluşan yumurta keseciklerinin (folikül) gelişimi ve rahim içi dokunun (endometrium) kalınlık ve kalitesi izlenir. Gerekirse doz ayarlamaları yapılır. Bu uyarılma süreci yaklaşık 10-12 gün sürer. Gelişen folliküllerin sayı ve büyüklükleri, rahim içi tabakasının kalınlık ve kalitesi, kanda östradiol (E2) hormon düzeylerinin takibi ile istenilen gelişme elde edildiğinde bir sonraki basamak olan yumurta toplama işlemine geçilir. Yumurtaların son olgunlaşmasını sağlamak için ayrı bir ilaç verilerek (Pregnyl) yumurta toplamanın günü ve saati tesbit edilir.
Yumurta toplama:
Yumurta toplama işlemi, ultrason klavuzluğunda uygulanır. Bu işlem, ameliyathane şartlarında, hafif bir anestezi altında, ağrısız olarak gerçekleştirilir. Özel bir iğne ile vaginal yoldan yumurtalıklara ulaşılarak follikül içindeki sıvı boşaltılır ve mikroskop altında yumurta aranır. Yumurta hücresi bulunamazsa follikül içi yıkanır ve elde edilen sıvıda tekrar yumurta aranır. Toplanan yumurtalar döllenme işlemi için özel ortama alınır. Bu aşamada her follikülden yumurta çıkmayabilir veya elde edilen her yumurta olgunlaşmış olmayabilir.
Döllenme (Fertilizasyon):
Erkekten alınan sperm örneği laboratuvarda işlemden geçirilerek sağlıklı olanlar ayrılır. Tüp bebek yöntemi kullanılıyorsa, yumurtalar spermler bir araya getirilir veya mikroenjeksiyon uygulanıyorsa spermler yumurta içine enjekte edilir, bu icsi olarak anılır. Daha sonra kadın vücudundakine benzer şartlarda özel ortamda beklemeye alınır. Anne ve babadan gelen hücrelerin birleşmesi ile oluşan yeni yapıya embriyo adı verilir.
Embriyo transferi (ET):
Embriyoların laboratuar ortamından alınarak rahime verilmesi işlemine embriyo transferi adı verilir. Bu nakil işlemi için ince bir plastik araç kullanılır. Anestezi gerektirmeyen kısa bir uygulama ile rahim içine bırakılan embriyoların bundan sonra kendi kendilerine gelişmeye devam ederek rahime tutunmaları beklenir.
Embriyo transferinde kullanılan embriyolardan sonra elde kalan iyi gelişme gösteren embriyolar dondurularak daha sonra kullanım için saklanabilir. Embriyoların donma ve çözülme işleminden sonra canlılıklarını koruyabilme oranları %50'dir. Donmuş embriyolar, taze embriyolardan daha düşük oranda gebelik oluşturmalarına rağmen, ikinci bir gebelik şansı vererek toplam gebelik oranlarını arttırmakta ve maliyeti düşürmektedir
Üremeye yardımcı tedaviler 4 basamakta uygulanan bir süreçtir:
Yumurtalıkların ilaçlarla uyarılması ve yumurta geliştirilmesi
Yumurta toplanması
Sperm ile yumurtanın döllenmesi, yani embryo oluşması
Embriyo transferi
Yumurta gelişiminin sağlanması:
Hastaların gebelik şanslarını artırmak için kendiliklerinden geliştirecekleri bir adet yumurtayı kullanmaktansa, hem yumurta sayısını arttıran hem de folliküllerin yumurta toplanma işlemine kadar çatlamadan beklemesini sağlayan ilaçlarla yumurtalıkların kontrollü olarak uyarılması ilk tercih edilen yöntemdir. (Folliküller yumurtalıklarda gelişen ve yumurtaları barındıran içi sıvı dolu keseciklerdir.)
İlaçla tedavi sırasında, yumurtalıkların verdiği cevabın görülmesi ve yan etkilerden korunmak için hastaların dikkatli takibi gerekmektedir. Bu amaçla adet kanamasının 2. gününden, en geç 3. gününden başlayarak düzenli aralarla yapılan ultrason takipleriyle, yumurtalıklarda oluşan yumurta keseciklerinin (folikül) gelişimi ve rahim içi dokunun (endometrium) kalınlık ve kalitesi izlenir. Gerekirse doz ayarlamaları yapılır. Bu uyarılma süreci yaklaşık 10-12 gün sürer. Gelişen folliküllerin sayı ve büyüklükleri, rahim içi tabakasının kalınlık ve kalitesi, kanda östradiol (E2) hormon düzeylerinin takibi ile istenilen gelişme elde edildiğinde bir sonraki basamak olan yumurta toplama işlemine geçilir. Yumurtaların son olgunlaşmasını sağlamak için ayrı bir ilaç verilerek (Pregnyl) yumurta toplamanın günü ve saati tesbit edilir.
Yumurta toplama:
Yumurta toplama işlemi, ultrason klavuzluğunda uygulanır. Bu işlem, ameliyathane şartlarında, hafif bir anestezi altında, ağrısız olarak gerçekleştirilir. Özel bir iğne ile vaginal yoldan yumurtalıklara ulaşılarak follikül içindeki sıvı boşaltılır ve mikroskop altında yumurta aranır. Yumurta hücresi bulunamazsa follikül içi yıkanır ve elde edilen sıvıda tekrar yumurta aranır. Toplanan yumurtalar döllenme işlemi için özel ortama alınır. Bu aşamada her follikülden yumurta çıkmayabilir veya elde edilen her yumurta olgunlaşmış olmayabilir.
Döllenme (Fertilizasyon):
Erkekten alınan sperm örneği laboratuvarda işlemden geçirilerek sağlıklı olanlar ayrılır. Tüp bebek yöntemi kullanılıyorsa, yumurtalar spermler bir araya getirilir veya mikroenjeksiyon uygulanıyorsa spermler yumurta içine enjekte edilir, bu icsi olarak anılır. Daha sonra kadın vücudundakine benzer şartlarda özel ortamda beklemeye alınır. Anne ve babadan gelen hücrelerin birleşmesi ile oluşan yeni yapıya embriyo adı verilir.
Embriyo transferi (ET):
Embriyoların laboratuar ortamından alınarak rahime verilmesi işlemine embriyo transferi adı verilir. Bu nakil işlemi için ince bir plastik araç kullanılır. Anestezi gerektirmeyen kısa bir uygulama ile rahim içine bırakılan embriyoların bundan sonra kendi kendilerine gelişmeye devam ederek rahime tutunmaları beklenir.
Embriyo transferinde kullanılan embriyolardan sonra elde kalan iyi gelişme gösteren embriyolar dondurularak daha sonra kullanım için saklanabilir. Embriyoların donma ve çözülme işleminden sonra canlılıklarını koruyabilme oranları %50'dir. Donmuş embriyolar, taze embriyolardan daha düşük oranda gebelik oluşturmalarına rağmen, ikinci bir gebelik şansı vererek toplam gebelik oranlarını arttırmakta ve maliyeti düşürmektedir
KISIRLIK (İNFERTİLİTE) NEDENLERİ
Günümüzde kısırlık artık çok nadiren düzeltilemeyecek bir nedene bağlı olabilir. Bunu gerçek kısırlık (sterilite) olarak adlandırıyoruz. Ör: Kadının erken menopoz'a girmesi (35 yaş altında), kadının rahiminin veya yumurtalıklarının ameliyatla alınmış olması, erkeğin hiç sperm üretememesi (azospermi) gibi. Bunların dışında kısır çiftlerde, üreme yeteneği değişik oranlarda azalmış olmakla beraber tedavi ile çocuk sahibi olmak mümkündür.
Kısırlık tedavisine başlamadan önce kadın ve erkeğin detaylı bir şekilde araştırılıp altta yatan nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Bu araştırmalar sırasında önceden farkedilmemiş bazı hastalıklar ve yapısal değişiklikler de ortaya çıkabilmektedir. Yapılacak tedaviler de bu nedenlere göre planlanır. Bazen başka bir hastalık gebelik oluşmasına engel olabilir ve bu durumun tedavisi ile çocuk sahibi olmak mümkün olur.
Kadında Kısırlık:
Kadında gebelik oluşmamasının ana sebepleri adet ve yumurtlama düzensizlikleri, endometriozis, polikistik over, erken menapoz, rahim kanallarının kapalı olması veya üreme sistemine ait yapısal bozukluklar olabilir.
Yumurtlama düzensizlikleri:
Yumurtlama düzensizlikleri, kadın kısırlığının en sık görülen sebebidir. Yumurtlama, yumurtalıklarda gelişip olgunlaşan yumurtaların barındıkları içi sıvı dolu keseciklerden (folikül) atılması işlemidir. Yumurtlama olmaksızın döllenme ve gebelik oluşamaz. Seyrek veya sık adet görme veya hiç adet görememe yumurtlama ile ilgili problemi düşündürür. Ancak düzenli adet gören kadınlarda da yumurtlama düzensizliği olabilir.
Rahim kanalları hasarı:
Rahim kanallarının kısmen veya tamamen tıkalı olması halinde spermler yumurtaya ulaşamaz. Rahim kanallarına hasar veren olaylar arasında daha önce geçirilmiş karın içi veya üreme organlarına ait enfeksiyonlar, endometriozis, ameliyat sonrası oluşan yapışıklıklar veya geçirilmiş bir dış gebelik sayılabilir.
Endometriozis:
Endometriyozis, rahimin içini döşeyen ve adet görülen rahim içi dokunun, rahim dışında odaklar halinde bulunmasıdır. Normal yerleşiminin dışında bulunan bu odaklar, zamanla rahim tıkanmasına, veya yumurtlamanın bozulmasına neden olabilir. Endometrioz lu hastaların %70’i kısırlık problemi yaşamaktadır.
Rahim ağzı (Serviks) faktörü -Rahim faktörü:
İnfertiliteye sebep olan rahim problemleri arasında, şekil bozuklukları, enfeksiyonlar ve mukus kalitesinin iyi olmayışı, rahim ağzında (serviks) veya rahim içinde gelişen polipler sayılabilir. Polip ler iyi huylu, küçük, et beni gibi doku oluşumlarıdır. Kötü bir hastalıkla ilgileri yoktur, fakat bazen gebeliğe engel olabilirler.
Adetin değişik evrelerinde rahim ağzı salgısı (mukus) hormonların etkisi ile miktar ve kıvam olarak değişiklikler gösterir. Mukus, uygun nitelikte olmaması halinde spermin, kadın üreme yollarında ilerlemesine engel olabilir.
Miyom (myom):
Yapısal olarak iyi huylu rahim tümörleri olan myomlar da, büyüklüklerine, yerleşim yerlerine ve sayılarına bağlı olarak kısırlığa neden olabilirler.
İmmünolojik faktörler (Bağışıklık sistemi):
Kısırlıkta rol oynayan immunolojik faktörlerin tanısı zor, tedavisi ise sınırlıdır. Kadının servikal mukusunda bulunan sperme karşı antikorlar yani, bağışıklık maddeleri, erkeğin kendi spermine karşı oluşturduğu antikorlar, hatta döllenmiş yumurtanın rahime yerleşmesini engelleyen bağışıklık faktörleri kısırlığın nedeni olabilir.
Açıklanamayan -Nedeni izah edilemeyen Kısırlık:
Bazen, kadın ve erkekte yapılan muayene ve tetkiklere rağmen kısırlığı izah edecek bir neden bulunamaz. Özellikle bu durum, çiftlerde umutsuzluğa ve hayal kırıklığına yol açmaktadır. Kendileri üzüldükleri gibi, aile ve çevreye karşı bir eziklik hissetmektedirler. Ortada belli bir neden yokken çocuk sahibi olamamak bazan karı kocanın birbirini, hatta ailelerin birbirlerini suçlamasına yol açabilmektedir.
Erkekte Kısırlık:
Erkekte sperm hücrelerinin üretiminde sayısal azlık (oligosperm), hareket azlığı (astenosperm) veya yokluğu (azosperm), hücrelerin kümelenmeleri (aglütinasyon) gibi nedenler tek başına olabileceği gibi bütün bu faktörler bir arada bulunabilir. Bazen, sperm hücresi, sperm kanallarının tıkalı olması nedeniyle dışarı çıkamaz (tıkanıklığa bağlı azospermi) veya hücre yapımının olmayışı ile ilgili olan yapısal azospermi görülebilir.
Sperm sayı ve kalitesini etkileyen nedenler:
Sperm yapımı ve olgunlaşmasına ait problemler, erkek kısırlığı nedenleri arasında en geniş grubu oluşturur. Sperm hücreleri, yeterli sayı, şekil veya hareket özelliklerinde olmamaları nedeniyle yumurtayı döllemeyebilirler.
Spermatogenez (sperm yapım ve olgunlaşması) üzerine olumsuz etkisi olan birkaç faktör vardır.
Bazı enfeksiyon hastalıkları üreme organlarını etkileyerek testislerde sperm yapımını bozabilirler. Ergenlik çağından sonra geçirilen kabakulak hastalığının %25 oranında infertiliteye sebep olması en iyi bilinen örnektir.
Hormonal eksiklikler: Sperm yapımını sağlayan FSH ve LH hormonlarındaki düzensizlikler en sık görülen şeklidir.
İmmünolojik bozukluklar: Bazı erkekler, kendi spermlerine karşı antikorlar oluşturarak, sperm hareketlerinin bozulmasına veya aglütinasyonlara (spermlerin başlarından veya kuyruklarından yapışarak hareket yeteneğini kaybetmesi) neden olabilirler.
Varikosel:Testisler skrotum adı verilen torba yapıları içinde bulunurlar. Skrotumdaki venlerin varisleşmesi (varikosel) de sperm kalitesini bozabilir. Varikosel, erkek hastalarda %21-41 oranında görülür. Benzer bir durum bacaklarda damarların genişlemesi ile olan varislere benzer. Testiste olduğunda varikosel adını alır. İleri derecelerde ağrıya neden olabilir.
Çevresel faktörler ve hayat tarzı sperm kalitesini etkileyebilir. Çalışma ortamındaki uçucu gazlar (boya, mobilya, akü sanayi), radyasyona maruz kalma ve bazı kanser tedavileri de geçici veya kalıcı olarak sperm yapımını durdurabilir.
Genetik olarak bazı erkeklerin Y kromozomunda bulunan gen değişiklikleri, sperm hücrelerinin azlığı veya yokluğuna neden olabilir.
Sperm kanallarında tıkanıklıklar:
Sperm kanallarındaki tıkanıklıklar, spermin geçişine kısmen veya tamamen (oligospermi, azospermi) engel olabilir. Bu durum doğuştan olabileceği gibi daha sonra oluşan enfeksiyonlara ve ameliyat yan etkilerine bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Cinsel ilişkiye ait problemler:
Empotans (sertleşme problemleri) veya erken boşalma, bu
Kısırlık tedavisine başlamadan önce kadın ve erkeğin detaylı bir şekilde araştırılıp altta yatan nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Bu araştırmalar sırasında önceden farkedilmemiş bazı hastalıklar ve yapısal değişiklikler de ortaya çıkabilmektedir. Yapılacak tedaviler de bu nedenlere göre planlanır. Bazen başka bir hastalık gebelik oluşmasına engel olabilir ve bu durumun tedavisi ile çocuk sahibi olmak mümkün olur.
Kadında Kısırlık:
Kadında gebelik oluşmamasının ana sebepleri adet ve yumurtlama düzensizlikleri, endometriozis, polikistik over, erken menapoz, rahim kanallarının kapalı olması veya üreme sistemine ait yapısal bozukluklar olabilir.
Yumurtlama düzensizlikleri:
Yumurtlama düzensizlikleri, kadın kısırlığının en sık görülen sebebidir. Yumurtlama, yumurtalıklarda gelişip olgunlaşan yumurtaların barındıkları içi sıvı dolu keseciklerden (folikül) atılması işlemidir. Yumurtlama olmaksızın döllenme ve gebelik oluşamaz. Seyrek veya sık adet görme veya hiç adet görememe yumurtlama ile ilgili problemi düşündürür. Ancak düzenli adet gören kadınlarda da yumurtlama düzensizliği olabilir.
Rahim kanalları hasarı:
Rahim kanallarının kısmen veya tamamen tıkalı olması halinde spermler yumurtaya ulaşamaz. Rahim kanallarına hasar veren olaylar arasında daha önce geçirilmiş karın içi veya üreme organlarına ait enfeksiyonlar, endometriozis, ameliyat sonrası oluşan yapışıklıklar veya geçirilmiş bir dış gebelik sayılabilir.
Endometriozis:
Endometriyozis, rahimin içini döşeyen ve adet görülen rahim içi dokunun, rahim dışında odaklar halinde bulunmasıdır. Normal yerleşiminin dışında bulunan bu odaklar, zamanla rahim tıkanmasına, veya yumurtlamanın bozulmasına neden olabilir. Endometrioz lu hastaların %70’i kısırlık problemi yaşamaktadır.
Rahim ağzı (Serviks) faktörü -Rahim faktörü:
İnfertiliteye sebep olan rahim problemleri arasında, şekil bozuklukları, enfeksiyonlar ve mukus kalitesinin iyi olmayışı, rahim ağzında (serviks) veya rahim içinde gelişen polipler sayılabilir. Polip ler iyi huylu, küçük, et beni gibi doku oluşumlarıdır. Kötü bir hastalıkla ilgileri yoktur, fakat bazen gebeliğe engel olabilirler.
Adetin değişik evrelerinde rahim ağzı salgısı (mukus) hormonların etkisi ile miktar ve kıvam olarak değişiklikler gösterir. Mukus, uygun nitelikte olmaması halinde spermin, kadın üreme yollarında ilerlemesine engel olabilir.
Miyom (myom):
Yapısal olarak iyi huylu rahim tümörleri olan myomlar da, büyüklüklerine, yerleşim yerlerine ve sayılarına bağlı olarak kısırlığa neden olabilirler.
İmmünolojik faktörler (Bağışıklık sistemi):
Kısırlıkta rol oynayan immunolojik faktörlerin tanısı zor, tedavisi ise sınırlıdır. Kadının servikal mukusunda bulunan sperme karşı antikorlar yani, bağışıklık maddeleri, erkeğin kendi spermine karşı oluşturduğu antikorlar, hatta döllenmiş yumurtanın rahime yerleşmesini engelleyen bağışıklık faktörleri kısırlığın nedeni olabilir.
Açıklanamayan -Nedeni izah edilemeyen Kısırlık:
Bazen, kadın ve erkekte yapılan muayene ve tetkiklere rağmen kısırlığı izah edecek bir neden bulunamaz. Özellikle bu durum, çiftlerde umutsuzluğa ve hayal kırıklığına yol açmaktadır. Kendileri üzüldükleri gibi, aile ve çevreye karşı bir eziklik hissetmektedirler. Ortada belli bir neden yokken çocuk sahibi olamamak bazan karı kocanın birbirini, hatta ailelerin birbirlerini suçlamasına yol açabilmektedir.
Erkekte Kısırlık:
Erkekte sperm hücrelerinin üretiminde sayısal azlık (oligosperm), hareket azlığı (astenosperm) veya yokluğu (azosperm), hücrelerin kümelenmeleri (aglütinasyon) gibi nedenler tek başına olabileceği gibi bütün bu faktörler bir arada bulunabilir. Bazen, sperm hücresi, sperm kanallarının tıkalı olması nedeniyle dışarı çıkamaz (tıkanıklığa bağlı azospermi) veya hücre yapımının olmayışı ile ilgili olan yapısal azospermi görülebilir.
Sperm sayı ve kalitesini etkileyen nedenler:
Sperm yapımı ve olgunlaşmasına ait problemler, erkek kısırlığı nedenleri arasında en geniş grubu oluşturur. Sperm hücreleri, yeterli sayı, şekil veya hareket özelliklerinde olmamaları nedeniyle yumurtayı döllemeyebilirler.
Spermatogenez (sperm yapım ve olgunlaşması) üzerine olumsuz etkisi olan birkaç faktör vardır.
Bazı enfeksiyon hastalıkları üreme organlarını etkileyerek testislerde sperm yapımını bozabilirler. Ergenlik çağından sonra geçirilen kabakulak hastalığının %25 oranında infertiliteye sebep olması en iyi bilinen örnektir.
Hormonal eksiklikler: Sperm yapımını sağlayan FSH ve LH hormonlarındaki düzensizlikler en sık görülen şeklidir.
İmmünolojik bozukluklar: Bazı erkekler, kendi spermlerine karşı antikorlar oluşturarak, sperm hareketlerinin bozulmasına veya aglütinasyonlara (spermlerin başlarından veya kuyruklarından yapışarak hareket yeteneğini kaybetmesi) neden olabilirler.
Varikosel:Testisler skrotum adı verilen torba yapıları içinde bulunurlar. Skrotumdaki venlerin varisleşmesi (varikosel) de sperm kalitesini bozabilir. Varikosel, erkek hastalarda %21-41 oranında görülür. Benzer bir durum bacaklarda damarların genişlemesi ile olan varislere benzer. Testiste olduğunda varikosel adını alır. İleri derecelerde ağrıya neden olabilir.
Çevresel faktörler ve hayat tarzı sperm kalitesini etkileyebilir. Çalışma ortamındaki uçucu gazlar (boya, mobilya, akü sanayi), radyasyona maruz kalma ve bazı kanser tedavileri de geçici veya kalıcı olarak sperm yapımını durdurabilir.
Genetik olarak bazı erkeklerin Y kromozomunda bulunan gen değişiklikleri, sperm hücrelerinin azlığı veya yokluğuna neden olabilir.
Sperm kanallarında tıkanıklıklar:
Sperm kanallarındaki tıkanıklıklar, spermin geçişine kısmen veya tamamen (oligospermi, azospermi) engel olabilir. Bu durum doğuştan olabileceği gibi daha sonra oluşan enfeksiyonlara ve ameliyat yan etkilerine bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Cinsel ilişkiye ait problemler:
Empotans (sertleşme problemleri) veya erken boşalma, bu
Etiketler:
İNFERTİLİTE,
TÜP BEBEK
Kısırlık tanısında kullanılan yöntemler
KADININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yapılması mutlaka gerekli olan tetkikler
Öngörüşme, Jinekolojik muayene ve ultrasonografi: Kısırlık nedeni olabilecek hormonal yapıya ait ipuçları araştırılır (kilo, kıllanma, memelerden süt gelmesi, büyümüş tiroid bezi vs.), üreme sistemi, yumurtalıklar ve rahim ultrasonafi yardımı ile değerlendirilir. Üreme organlarına ait enfeksiyonlar, bu sistemin yapısal bozukluklarının bir kısmı , rahime ait miyom polip gibi urlar ve rahim için tabakasınınnın (endometrium) özellikleri, yumurtalıkların yapısı, kistleri teşhis edilebilir.
Kadında hormon tetkikleri: FSH, LH, PRL, TSH, E2
HSG (Histero-salpingo-grafi, Rahim kanallarının filmi) : Rahim ağzından verilen ilaçlı maddenin rahim boşluğunu doldurup kanallardan geçerek karın boşluğuna dağılışı bir dizi röntgen filmi ile tespit edilir. HSG olarak adlandırılan bu tetkik rahim kanallarının geçirgenliği hakkında bilgi verir ve rahim boşluğunun şekil bozuklukları ve yer kaplayan oluşumlarının tanınmasını sağlar. Kanalların her ikisinin de tıkalı olması kesin kısırlık nedenidir ve tüp bebek yapılmasını gerektirir. kanallardan bir tanesi açık diğeri kapalı ise gebe kalma şansı azalmakta, kısırlık ihtimali daha da artmaktadır. Bu gibi durumda aşılama tedavisi kadının yaşına, evlilik yılına, sperm analizine göre değerlendirilip, gerekirse tüp bebek yapılabilir.
Gerektiğinde yapılabilecek tetkikler:
Rahim boşluğunun değerlendirilmesi (Hidro-sonografi): Rahim ağzından verilen sıvının ultrason kontrolu altında rahim boşluğunu doldurması izlenerek, rahim içinde yer kaplayan oluşumlar tesbit edilebilir. Bu yöntem ile rahim içi dokunun gelişme durumu, polip, miyom gibi oluşumlar tesbit edilmektedir.
Laparoskopi: genel anestezi altında göbek altından 1 cm’lik bir kesi ile karın boşluğuna girilip optik bir sistem aracılığı ile karın içinin gözlenmesidir. Yumurtalık ve rahim kanallarının yapısal ilişkilerinin araştırılması, karın içindeki endometriozis odaklarının tespiti, ve gerektiğinde bazı cerrahi müdahalelerin açık ameliyata geçmeden yapılabilmesi için önerilebilir. Ancak gerekirse yapılmalıdır.
Histeroskopi: rahim içini ilgilendiren bir problemden şüphelenildiğinde uygulanır. Rahim kanalından rahim boşluğuna doğru ilerletilen bir optik sistem ile görüntü alınıp, cerrahi olarak problemin giderilmesini sağlamak üzere önerilen bir yöntemdir. Ancak gerekirse yapılmalıdır. Bu yöntemle, rahim içi direkt görülebilir, buradaki dokudan biyopsi, miyom veya polip gibi oluşumlar alınabilir.
ERKEĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sperm tetkiki: 3-4 günlük cinsel perhizden sonra mastürbasyon yoluyla verilen sperm, sayı, hareket özelliği ve yapısal durum bir çok yönden değerlendirilir. Sperm yıkama işlemi ile dölleme yeteneğinin arttırılması açısından sağlanan fayda araştırılır.
Muayene: Sperm tetkikinde tespit edilen soruna göre testislerin durumu değerlendirilir, varikosel, enfeksiyon gibi problemler araştırılır.
Erkekte hormon tetkikleri: FSH, LH, TESTOSTERON, FREE TESTOSTERON, PRL, TSH .
Yapılması mutlaka gerekli olan tetkikler
Öngörüşme, Jinekolojik muayene ve ultrasonografi: Kısırlık nedeni olabilecek hormonal yapıya ait ipuçları araştırılır (kilo, kıllanma, memelerden süt gelmesi, büyümüş tiroid bezi vs.), üreme sistemi, yumurtalıklar ve rahim ultrasonafi yardımı ile değerlendirilir. Üreme organlarına ait enfeksiyonlar, bu sistemin yapısal bozukluklarının bir kısmı , rahime ait miyom polip gibi urlar ve rahim için tabakasınınnın (endometrium) özellikleri, yumurtalıkların yapısı, kistleri teşhis edilebilir.
Kadında hormon tetkikleri: FSH, LH, PRL, TSH, E2
HSG (Histero-salpingo-grafi, Rahim kanallarının filmi) : Rahim ağzından verilen ilaçlı maddenin rahim boşluğunu doldurup kanallardan geçerek karın boşluğuna dağılışı bir dizi röntgen filmi ile tespit edilir. HSG olarak adlandırılan bu tetkik rahim kanallarının geçirgenliği hakkında bilgi verir ve rahim boşluğunun şekil bozuklukları ve yer kaplayan oluşumlarının tanınmasını sağlar. Kanalların her ikisinin de tıkalı olması kesin kısırlık nedenidir ve tüp bebek yapılmasını gerektirir. kanallardan bir tanesi açık diğeri kapalı ise gebe kalma şansı azalmakta, kısırlık ihtimali daha da artmaktadır. Bu gibi durumda aşılama tedavisi kadının yaşına, evlilik yılına, sperm analizine göre değerlendirilip, gerekirse tüp bebek yapılabilir.
Gerektiğinde yapılabilecek tetkikler:
Rahim boşluğunun değerlendirilmesi (Hidro-sonografi): Rahim ağzından verilen sıvının ultrason kontrolu altında rahim boşluğunu doldurması izlenerek, rahim içinde yer kaplayan oluşumlar tesbit edilebilir. Bu yöntem ile rahim içi dokunun gelişme durumu, polip, miyom gibi oluşumlar tesbit edilmektedir.
Laparoskopi: genel anestezi altında göbek altından 1 cm’lik bir kesi ile karın boşluğuna girilip optik bir sistem aracılığı ile karın içinin gözlenmesidir. Yumurtalık ve rahim kanallarının yapısal ilişkilerinin araştırılması, karın içindeki endometriozis odaklarının tespiti, ve gerektiğinde bazı cerrahi müdahalelerin açık ameliyata geçmeden yapılabilmesi için önerilebilir. Ancak gerekirse yapılmalıdır.
Histeroskopi: rahim içini ilgilendiren bir problemden şüphelenildiğinde uygulanır. Rahim kanalından rahim boşluğuna doğru ilerletilen bir optik sistem ile görüntü alınıp, cerrahi olarak problemin giderilmesini sağlamak üzere önerilen bir yöntemdir. Ancak gerekirse yapılmalıdır. Bu yöntemle, rahim içi direkt görülebilir, buradaki dokudan biyopsi, miyom veya polip gibi oluşumlar alınabilir.
ERKEĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sperm tetkiki: 3-4 günlük cinsel perhizden sonra mastürbasyon yoluyla verilen sperm, sayı, hareket özelliği ve yapısal durum bir çok yönden değerlendirilir. Sperm yıkama işlemi ile dölleme yeteneğinin arttırılması açısından sağlanan fayda araştırılır.
Muayene: Sperm tetkikinde tespit edilen soruna göre testislerin durumu değerlendirilir, varikosel, enfeksiyon gibi problemler araştırılır.
Erkekte hormon tetkikleri: FSH, LH, TESTOSTERON, FREE TESTOSTERON, PRL, TSH .
Etiketler:
İNFERTİLİTE
TÜP BEBEK
Çocuk istiyorum, bebek istiyorumdiyen fakat bu arzularına kavuşamayan sevgili çiftler....
Türkiye’de toplum yapısının temelini aile oluşturmaktadır. Bir ailenin devamı için doğurganlığın önemi büyüktür. Çiftler evlendikten sonra çevrenin ve aile büyüklerinin en sık sordukları soru çocukla ilgilidir. Özellikle kırsal kesimlerde çocuk sahibi olmak mutlak bir gereklilik ve prestij olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, evli çiftler 3-4 ay gibi bir evlilik süresi sonunda çocuk istiyorum, bebek istiyorum, diyerek doktor ve hastane kapılarını aşındırmaktadırlar. Kısırlık (infertilite) ülkemizde hem önemli bir sağlık sorunu hem de sosyal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğal olarak da kısırlık şüphesi ile sağlık kurumlarına yapılan başvurular oldukça fazladır.
Öncelikle, her evlenen çiftin çok kısa bir süre içinde gebe kalmasının mümkün olmadığını belirtmek isterim. Her iki bireyin de üreme yeteneğinin normal olduğu durumlarda bile o ay için gebe kalma ihtimali %20-25 civarındadır. Genellikle kabul edilen tanıma göre: normal cinsel hayatı olan ve korunmadıkları halde bir sene sonunda gebe kalmayan çiftlerde infertilite düşünülür. Şunu unutmamak gerekir ki evli çiftlerin bir sene sonunda % 80 kadarı gebe kalmakta ve geri kalan % 20 si gerçek kısır grubu oluşturmaktadır.
Kısırlık tedavisine başlamadan önce kadın ve erkeğin ayrıntılı bir şekilde araştırılıp altta yatan nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Bu araştırmalar sırasında önceden farkedilmemiş bazı hastalıklar ve yapısal değişiklikler de ortaya çıkabilmektedir. Bu araştırmalar ayrıca her çift ile durumlarını ve beklentilerini tartışıp bilgilendirme yönünden önemlidir. Kısırlık, bazı yörelerde sadece kadına ait bir sorun gibi kabul edilmektedir. Oysa, asıl neden kadından, erkekten veya her ikisinden de kaynaklanabilir. Bazen, görünürde herşeyin normal olduğu çiftlerde bile gebelik oluşmayabilir. Yapılacak tedaviler ise nedenlere göre planlanır. Bazen, başka bir hastalık kısırlığa neden olabilir ve bu durumun tedavisi ile kısırlık durumu ortadan kalkar.
Kısırlık başlığı altında klasik tedavi olarak nitelenen yöntemde yumurtalıkların doğal halinde takibi veya ilaç ile uyarılması ve uygun zamanda ilişki veya eşinden alınan sperm hücrelerinin rahim içine verilmesi anlaşılır. Bu yöntem aşılama olarak adlandırılır. Aşılama metodunun gebelik şansı oldukça azdır (%8-15) ve pekçok kere tekrarı gerekir.
Klasik tedavi yöntemleri dışında kullanımı gittikçe yaygınlaşan tüp bebek, veya tıbbi adıyla IVF “İn Vitro Fertilizasyon” 1970’li yılların sonlarında denenmeye başlandı ve ilk defa İngiltere’de 1978 de Louise Brown’ın doğumu büyük bir değişimin ilk habercisi oldu. Tüm dünyada tüp bebek uygulamaları hızla arttı, 1994-1995’li yıllardan itibaren dünyada uygulanmaya başlayan icsi veya mikroenjeksiyon yöntemi tüp bebek te bir çığır açtı. Tüp bebek ilk yıllarda daha ziyade rahim kanalları (fallop tüpleri) kapalı kadınlarda uygulama alanı bulurken zaman içinde kanalları kapalı olmayanlarda da uygulanmaya başlandı. İlk yıllarda laboratuar ortamları ve embryo geliştirmek için kullanılan sıvı ortamlar gelişme aşamasında olduğu için gebelik başarısı çok yüksek değildi. Mikroinjeksiyon un uygulanmaya başladığı yıllardan itibaren eşzamanlı olarak embriyoloji laboratuar şartlarında da çok hızlı gelişmeler oldu ve gebelik oranları hızla arttı. Sperm sayısı çok az olan, hatta sperm analizinde hiç hücre bulunmayan ve azospermi dediğimiz erkeklerde gebe kalma şansı hemen hiç yokken, günümüzde icsi yöntemi ve testislerden sperm elde etme yöntemleri (tese, tesa, pesa, mesa, mikrotese) ile bu çiftlerde de çocuk sahibi olma şansı doğdu. Böylece, ülkemizdeki önemli bir sosyal soruna da tüp bebek yöntemleri ile sağlıklı çözümler sunulabildi.
Bu gelişmeler yanında, belki daha da önemlisi, ivf çalışmaları, tıpta özellikle embryoloji, moleküler biyoloji, genetik, yeni ilaçların geliştirilmesi, hastalıkların tedavisi gibi konularda araştırmaların yapılmasında itici rol oynadı. Bazı kavramların, görüşlerin değişmesine yol açtı. Bununla bağlantılı olarak, genetik geçişli hastalığı olan çiftlerde embriyo biyopsisi yapılarak sağlıklı embriyo seçimi ile sağlıklı çocuk sahibi olma imkanı elde edildi. Günümüzde, ayrıca, fazladan elde edilen embryoların dondurularak tekrar kullanımı mümkün olmaktadır. Kök hücre araştırmaları ve bu hücrelerin çeşitli hastalıklar için kullanılması imkanı tüp bebekteki gelişmelerle paralellik göstermektedir. Embryo üzerinden elde edilen bilgiler kanser hastalıklarının araştırma ve tedavisine kaynak olmaktadır. Hayvan ve bitkilerle ilgili araştırmalarda da, gıda sektöründe de genetik bilim dalı önemli gelişmelere gebedir.
Sonuç olarak, tüpbebek Türkiye’de yaygın ve etkili bir tedavi yöntemi olarak yerini almıştır. Benim amacım çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlere güvenli ve deneyimli ellerde hizmet vermek, onların mutluluklarını paylaşmaktır.
Türkiye’de toplum yapısının temelini aile oluşturmaktadır. Bir ailenin devamı için doğurganlığın önemi büyüktür. Çiftler evlendikten sonra çevrenin ve aile büyüklerinin en sık sordukları soru çocukla ilgilidir. Özellikle kırsal kesimlerde çocuk sahibi olmak mutlak bir gereklilik ve prestij olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, evli çiftler 3-4 ay gibi bir evlilik süresi sonunda çocuk istiyorum, bebek istiyorum, diyerek doktor ve hastane kapılarını aşındırmaktadırlar. Kısırlık (infertilite) ülkemizde hem önemli bir sağlık sorunu hem de sosyal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğal olarak da kısırlık şüphesi ile sağlık kurumlarına yapılan başvurular oldukça fazladır.
Öncelikle, her evlenen çiftin çok kısa bir süre içinde gebe kalmasının mümkün olmadığını belirtmek isterim. Her iki bireyin de üreme yeteneğinin normal olduğu durumlarda bile o ay için gebe kalma ihtimali %20-25 civarındadır. Genellikle kabul edilen tanıma göre: normal cinsel hayatı olan ve korunmadıkları halde bir sene sonunda gebe kalmayan çiftlerde infertilite düşünülür. Şunu unutmamak gerekir ki evli çiftlerin bir sene sonunda % 80 kadarı gebe kalmakta ve geri kalan % 20 si gerçek kısır grubu oluşturmaktadır.
Kısırlık tedavisine başlamadan önce kadın ve erkeğin ayrıntılı bir şekilde araştırılıp altta yatan nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Bu araştırmalar sırasında önceden farkedilmemiş bazı hastalıklar ve yapısal değişiklikler de ortaya çıkabilmektedir. Bu araştırmalar ayrıca her çift ile durumlarını ve beklentilerini tartışıp bilgilendirme yönünden önemlidir. Kısırlık, bazı yörelerde sadece kadına ait bir sorun gibi kabul edilmektedir. Oysa, asıl neden kadından, erkekten veya her ikisinden de kaynaklanabilir. Bazen, görünürde herşeyin normal olduğu çiftlerde bile gebelik oluşmayabilir. Yapılacak tedaviler ise nedenlere göre planlanır. Bazen, başka bir hastalık kısırlığa neden olabilir ve bu durumun tedavisi ile kısırlık durumu ortadan kalkar.
Kısırlık başlığı altında klasik tedavi olarak nitelenen yöntemde yumurtalıkların doğal halinde takibi veya ilaç ile uyarılması ve uygun zamanda ilişki veya eşinden alınan sperm hücrelerinin rahim içine verilmesi anlaşılır. Bu yöntem aşılama olarak adlandırılır. Aşılama metodunun gebelik şansı oldukça azdır (%8-15) ve pekçok kere tekrarı gerekir.
Klasik tedavi yöntemleri dışında kullanımı gittikçe yaygınlaşan tüp bebek, veya tıbbi adıyla IVF “İn Vitro Fertilizasyon” 1970’li yılların sonlarında denenmeye başlandı ve ilk defa İngiltere’de 1978 de Louise Brown’ın doğumu büyük bir değişimin ilk habercisi oldu. Tüm dünyada tüp bebek uygulamaları hızla arttı, 1994-1995’li yıllardan itibaren dünyada uygulanmaya başlayan icsi veya mikroenjeksiyon yöntemi tüp bebek te bir çığır açtı. Tüp bebek ilk yıllarda daha ziyade rahim kanalları (fallop tüpleri) kapalı kadınlarda uygulama alanı bulurken zaman içinde kanalları kapalı olmayanlarda da uygulanmaya başlandı. İlk yıllarda laboratuar ortamları ve embryo geliştirmek için kullanılan sıvı ortamlar gelişme aşamasında olduğu için gebelik başarısı çok yüksek değildi. Mikroinjeksiyon un uygulanmaya başladığı yıllardan itibaren eşzamanlı olarak embriyoloji laboratuar şartlarında da çok hızlı gelişmeler oldu ve gebelik oranları hızla arttı. Sperm sayısı çok az olan, hatta sperm analizinde hiç hücre bulunmayan ve azospermi dediğimiz erkeklerde gebe kalma şansı hemen hiç yokken, günümüzde icsi yöntemi ve testislerden sperm elde etme yöntemleri (tese, tesa, pesa, mesa, mikrotese) ile bu çiftlerde de çocuk sahibi olma şansı doğdu. Böylece, ülkemizdeki önemli bir sosyal soruna da tüp bebek yöntemleri ile sağlıklı çözümler sunulabildi.
Bu gelişmeler yanında, belki daha da önemlisi, ivf çalışmaları, tıpta özellikle embryoloji, moleküler biyoloji, genetik, yeni ilaçların geliştirilmesi, hastalıkların tedavisi gibi konularda araştırmaların yapılmasında itici rol oynadı. Bazı kavramların, görüşlerin değişmesine yol açtı. Bununla bağlantılı olarak, genetik geçişli hastalığı olan çiftlerde embriyo biyopsisi yapılarak sağlıklı embriyo seçimi ile sağlıklı çocuk sahibi olma imkanı elde edildi. Günümüzde, ayrıca, fazladan elde edilen embryoların dondurularak tekrar kullanımı mümkün olmaktadır. Kök hücre araştırmaları ve bu hücrelerin çeşitli hastalıklar için kullanılması imkanı tüp bebekteki gelişmelerle paralellik göstermektedir. Embryo üzerinden elde edilen bilgiler kanser hastalıklarının araştırma ve tedavisine kaynak olmaktadır. Hayvan ve bitkilerle ilgili araştırmalarda da, gıda sektöründe de genetik bilim dalı önemli gelişmelere gebedir.
Sonuç olarak, tüpbebek Türkiye’de yaygın ve etkili bir tedavi yöntemi olarak yerini almıştır. Benim amacım çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlere güvenli ve deneyimli ellerde hizmet vermek, onların mutluluklarını paylaşmaktır.
27 Haziran 2008 Cuma
2.edirne blogcuların buluşması
dün yine güzel bir buluşma gerçekleştirdik
havanın ve ortamın sıcak olmasıyla birlikte muhabbet çok güzeldi,çocuklarımızda çok eğlendi umarım en yakın zamanda tekrar buluşma imkanı bulabiliriz..
buarada sevgili arkadaşımız ela'nın yaptığı kurabiyelerde harikaydı doğrusu ellerine sağlık arkadaşım...
soldan sağa nagihan http://www.nagice.blogspot.com/ , ela http://www.dnaharikasi.blogspot.com/ ve ben selvi
artık bizde burdayız
evet bizde artık burdayız
blogcuda yaşadığımız sorunlardan dolayı artık buradan devam edeceğiz...
blogcuda yaşadığımız sorunlardan dolayı artık buradan devam edeceğiz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)